M.K.Ü TARİHSEL ÇEVRE TOPLULUĞU web sitesi
  Asi Deltası ve Asi Vadisi Arkeoloji Projesi: Samandağ ve Antakya Yüzey Araştırmaları 2004
 

Hatice PAMİR - Gunnar BRANDS
 

Asi Nehri Vadisi ve Asi Deltası Arkeoloji Projesi, 1998-2001 yılları arasında Chicago Oriental Institute ve Mustafa Kemal Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Klasik Arkeoloji Anabilim Dalı ile ortaklaşa başlatılmış ve yürütülmüştür. 2002 yılından itibaren ise başkanlığım altında bağımsız bir proje olarak yürütülmektedir. Proje, Amik Ovası Tunç Çağı ve Demir Çağı yerleşimlerinin Akdenize açılan kapısı olan Asi Deltası ile Amik Ovası arasındaki kültürel bağlantıyı sağlayan doğal bir geçit olan Yukarı Asi Vadisi’ndeki (Amik Ovası ile Asi Deltası arasında kalan kesime verilen ad) ve Asi Deltası’ndaki yerleşim dokusunu araştırma amaçlı uygulanan bir projedir. Bronz Çağı’ndan İslami Dönem’e kadar evredeki yerleşim dokusunun belirlenmesinin amaçlanmasının yanı sıra, kronolojik sıra içersinde Sabuniye, Al Mina, Seleukeia Pieria ve Antiokheia gibi etki merkezi konumundaki yerleşimlere ait mimari kalıntıların belgelenmesi ve bu yerleşimlerin topografik ve antik yerleşim planlarının çıkarılması, kıyı çizgisinin değişiminin Delta’daki yerleşimler üzerindeki etkilerinin belirlenmesine yönelik paleocoğrafik araştırmalar yapılması da hedeflenmiştir.

1998-2001 yılları arasında Asi Deltası’nda toplam 55 yerleşim noktası saptanmış, kıyı değişim çizgisinin tespitine yönelik paleocoğrafik araştırmalar gerçekleştirilmiştir. Bu yerleşim yerlerinden Asi Nehri yatağının kuzey yanında yer alan Al Mina ve Sabuniye yerleşimlerinde yüzey buluntularının değerlendirilmesine yönelik arkeolojik yüzey araştırması uygulanmış, Sabuniye’nin topografik haritası çıkarılmıştır. Deltanın kuzeyinde ise Helenistik Dönem’de kurulmuş olan liman şehri Seleukeia Pieria’ da mimari anıtların tespitine yönelik yüzey araştırmaları gerçekleştirilmiştir. Bu döneme ait araştırma sonuçları yayınlanmıştır.

 2004 Yılı Asi Nehri Deltası ve Asi Vadisi yüzey araştırması 15 Temmuz-27 Ağustos 2005 tarihleri arasında Hatay İli, Samandağ ve Antakya Merkez ilçelerinde Asi Vadisi’nin 3 büyük yerleşim alanında Asi Vadisi’nin Amik Ovası ile kesiştiği noktada uzanan Antiokheia’da, Asi Vadisi’nin doğu-güney yamaçlarında, Sabuniye ve Seleukeia Pieria’da (Har. 1) gerçekleştirilmiştir.

Sabuniye Çalışmaları
Kıyı çizgisinden 5 km. içerde Asi Nehri’nin kuzey yanında doğal bir tepenin üzerinde uzanan Sabuniye 1936 yılında İngiliz arkeolog L. Woolley tarafından keşfedilmiş, Al Mina kazı çalışmaları sırasında burada yaptığı deneme amaçlı 3 sondaj kazısı gerçekleştirilmiştir. L. Woolley höyükteki yerleşimin Orta Tunç Çağı’nda başladığını ve Al Mina’ da faaliyet gösteren Yunanlı kolonist ve tüccarlar tarafından iskan edildiğini ileri sürmüştür, ancak görüşleri bugün halen tartışılmaktadır.

1936 yılından sonra gözlerden uzak kalan Sabuniye’de 1999-2001, 2002, ve 2003 yıllarında yürütülen yüzey araştırmaları sonucunda höyüğün yeri yeniden tespit edilmiş, yüzey buluntuları toplanarak değerlendirilmiş ve höyüğün topografik haritası çıkarılmıştı. Bu yılki çalışmada L. Woolley’ in 1936 yılında araştırma amaçlı açtığı sondaj çalışmalarından arta kalan 2 kesit profil ve tepenin eteğinde yağmur ve erozyon nedeniyle açılmış bir kesitin çizim çalışmaları gerçekleştirildi. Bu iki kesit üzerindeki yüzey buluntularının ilk genel değerlendirmesi, höyüğün Geç Tunç Çağı’ndan başlayan bir yerleşime sahip olduğunu göstermektedir. Yüzey buluntuları arasında beyaz yumuşak kireçtaşından silindir bir mühür, İ.Ö. 14. yy. Mitanni mührü, önemli miktarda Kıbrıs beyaz astarlıları (Geç Tunç II) ve Geç Miken seramiği höyüğün Doğu Akdeniz ticareti içersinde önemli bir yere sahip olduğunu göstermektedir. Sabuniye Höyüğü’nde yapılacak araştırmalar Amik Ovası ile Akdeniz ve Ege Kültürleri arasında bağlantı noktası oluşturan höyüğün, bir ticaret üssü mü yoksa Amik Ovası’ndaki çağdaşı olan Tell Atçana ile ilişkili bir liman şehri olarak mı biçimlendiğini, daha iyi açığa çıkaracaktır.

Seleukia Pieria Çalışmaları
Asi Deltası’nın kuzey ucunda yer alan Seleucia Pieria’da yüzey araştırması kapsamında çalışmalarımız antik kentin anıtsal kalıntılarının rölöve çizimleri, Doğu Nekropol alanındaki mezar odalarının belgelenmesi ve iç limanın doğusundaki alanda toprak altındaki olası anıtsal kalıntıların tespitine yönelik jeofizik (jeomanyetometre ve jeoradar) ve kentin antik yerleşim planının yapılmasına yönelik jeodezi ölçümleri olarak gerçekleştirilmiştir.

 2002 yılında başlatılan antik kentin mimari kalıntılarının rölöve çalışmalarına devam edilmiştir. Mimar S. Biçer tarafından yürütülen mimari rölöve çalışmasında iç limana bitişik tahıl ambarı olan Granarium ve kentin dış limanı olarak adlandırılan 4. yy. limanının ayakları ndan doğu ayağın plan ve kesit rölöveleri çizilmiştir. Kentin anıtsal kalıntılarından olan ve 18. yy.’dan itibaren seyahatnamelerde Liman Kapısı olarak adlandırılan çift kuleli ana kapının içi bitki ve çöplerden arındırılarak rölöve ve kesit çalışması yapılmıştır (Res. 1). Anıtsal kalıntılarının başlıcalarını oluşturan nekropol alanlarında kaya mezar anıtlarının belgelenme çalışmalarına bu yıl da devam edilmiştir. Kentin doğusunda uzanan Doğu Nekropol olarak adlandırdığımız alanda toplam 25 adet kaya mezar odası, 1 adet lahit mezarın belgeleme çalışması gerçekleştirilmiştir.

JeoŞzik (jeomanyetometre ve jeoradar) ve Jeodezi ölçüm çalışmasına ilk kez bu yıl başlanılması nedeniyle deneme amaçlı olarak seçilen iç limanın doğusundaki agora ya da pazar alanı olarak adlandırılan alanda gerçekleştirildi. B. Ullrich ve C. Meyer tarafından gerçekleştirilen bir günlük çalışmanın umut verici sonuçlar vermesi nedeniyle 2005 yılı çalışma döneminde bu çalışmanın devam edilmesine karar verildi. Kentin topografik yerleşim planının çıkarılmasına yönelik olarak Prof. Dr. U. Wefferling tarafından çalışmalar başlatılmıştır.

Yukarı Asi Vadisi ve Harbiye Mevkii
 Asi Nehri, Antakya kent merkezinin yakınlarında Amik Ovası Düzlüğü’nün bittiği, Habib’in Neccar Dağı’nın başlangıcında, ova düzlüğünü terk eder ve derin bir vadi yatağının içinden 15 km. kadar aktıktan sonra Asi Deltası düzlüğüne ulaşır. Önceki yıllarda vadi yatağının deltadan itibaren büyük bir kısmı taranmıştı. 2004 yüzey araştırması nehir yatağının doğu tarafında, Harbiye Mevkii’nden Antakya’ya kadar, yaklaşık 8 km. uzunluğundaki vadi yatağının 0 noktasından haŞf yükselerek 300 m.’ye ulaşan tepeliklere kadar uzanan alan üzerinde yürütülmüştür. Araştırmanın başlangıç noktası olan Harbiye, Helenistik ve Roma Dönemi’ndeki adıyla Daphne, Antakya’nın yaklaşık 8 km. kadar güneyinde, Yukarı Asi Vadisi’nin güney tarafında vadi yatağından itibaren alçak tepelerle yükselen tepenin üst kısmında denizden yaklaşık 180 m. yüksekte uzanmaktadır. Harbiye’de 1932-1939 yılları arasında Antakya ve Çevresi Araştırmaları Grubu tarafından yapılmış olan sondaj kazıları gerçekleştirilmiştir. Geniş, modern bir yerleşim içeren Harbiye’de araştırma, Karyer ve Yedi sultan Mahallesi’nde yürütülmüş; 6 adet kayaya işlenmiş ve oldukça tahrip olmuş kaya mezar odaları, mimari bir anıta ait profilli büyük boyutlu mimari bloklar toprak yüzeyine dağılmış halde ve nehir yatağında 2 adet Noria tipinde anıt değirmen belgelenmiştir (Res. 2). Teraslarda yapılan yüzey taramalarında az Hellenistik ancak bol miktarda Roma ve geç Roma yüzey buluntuları tespit edilmiştir.

Sonuç olarak, Vadi yatağında tarımsal ekonomiye dayanan küçük ölçekli küçük köy ve/veya çiftlik yerleşimleri tespit edilmiş, geçen yıllardaki bulunan yerleşimlerde olduğu gibi bu alanın yakınlarında kaya mezar odaları tespit edilmiştir. Asi Vadisi yatağı ve Harbiye’de ele geçen buluntular en erken Hellenistik evreyi işaret etmektedir.

Antakya Yüzey Araştırması
Çalışma alanımızın son yerleşimi olan Antakya’da yüzey araştırması, antik kentin doğusunda şehir surlarının hemen dışındaki kalıntıların tespitine yönelik sistematik yüzey taraması, kentin şehir surları üzerinde mimari çalışma ve antik kentin şehir planının çıkarılmasına yönelik haritalama, toprak altında var olması muhtemel mimari yapı kalıntılarının tespitine yönelik olarak jeofizik ölçümleri gerçekleştirilmiştir.

Antik kentin doğu ve kuzeydoğusunda uzanan, şehir surları dışından Amik Ovası’nın başlangıcında yer alan Narlıca’ya kadar olan, Habibün Neccar Dağı’nın doğusundaki alçak tepeler üzerinde antik kentin nekropol alanı uzanmaktadır. Modern tahribat tehdidi altındaki alanın aynı zamanda koruma sınırlarının dışında olması nedeniyle bir çok kaya mezar anıtı yok olma tehlikesi taşımaktadır. Bu nedenle bu alandaki tüm anıtların ve mimari kalıntıların tespitine yönelik olarak yüzey araştırması yürütülmüştür. Bu çalışma sonucunda kaya mezar odası, niş ve lahitten (teknesi kayaya oyulmuş yarı bağımlı lahit) oluşan toplam 120 adet kaya anıtı belgelenmiştir.

 1932-1939 yılları arasında Princeton Üniversitesi başkanlığında yapılan arkeolojik çalışmaların dışında antik kente yönelik sistematik bir araştırma günümüze dek yapılmamış, bugüne dek antik kentin yerleşim haritası büyük ölçüde antik kaynaklara dayandırılarak yapılmış ve kenti çevreleyen surlar bu bilgilere dayandırılarak harita üzerinde yerleştirilmiştir. Şehir Surları üzerinde yürütülen çalışma ile kentin çeşitli evrelerde restorasyonu veya şehrin belirli dönemlerde genişlemesi ve/veya daralmasına bağlı olarak yeniden inşa edilen duvarlarının mimari ve arkeolojik bakımdan incelenmesi amaçlanmıştır. Bu çalışma ile elde edilecek veriler yerleşim/kent tarihini aydınlatacak, arkeolojik bilimsel verilere dayalı olarak kentin yerleşim planını çıkartacaktır. Bu amaçla Prof. Dr. G. Brands başkanlığında bir ekip kentin şehir surlarının fotoğraflanarak, mimari ve teknik bakımdan inceleme ve taslak çizimleri ile ilk değerlendirilme çalışmalarını gerçekleştirmiştir. İlk kez kuzey şehir surunun bugüne kadar ulaşılamayan noktalarına belgeleme amaçlı ulaşılmış ve fotoğraflama ve belgeleme çalışması yapılmıştır. Habibün Neccar Dağı’ndan doğan Hacı Kürüş Deresi (antik Parmenius) üzerinde inşa edilmiş olan su sisteminin bir parçası olan antik su bendi, günümüzdeki adı ile Demirkapı’nın (Res. 3) fotoğraflama ve belgeleme çalışması yapıldı. Şehir Surları ve Demirkapı üzerindeki, teknik ve mimari değerlendirmeler ve çizim çalışması ile şehir surları üzerinde gelecek yıl yapılacak olan mimari anıtların fotogrametri destekli mimari çizimleri için ön hazırlık çalışmaları gerçekleştirilmiştir.

Antiokheia’nın bilimsel standartlara uygun olarak şehir yerleşim planının çıkarılmasına yönelik olarak Prof. Dr. U. Weferling tarafından kareleme esaslarına dayalı Leica RTK-GPS sistemi kullanılarak antik kalıntıların harita üzerine yerleştirme çalışması yapıldı. Antik kentin toprak altı yerleşim kalıntılarının tespitine yönelik seçilmiş 4 alanda jeomanyetometre ve jeoradar ölçümleri B. Ullrich ve C. Meyer tarafından gerçekleştirilmiştir.

 
  Bugün 18 ziyaretçi (24 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol